27 Ocak 2017 Cuma

Tiryaki Sözleri - I

  Cenap Şehabettin 1870-1934 yılları arasında yaşamış, Servet-i Fünun dönemi şair ve yazarıdır. Özellikle şiirleri ve gezi yazılarıyla öne çıkar. Bu yazımda kendisinin ''Tiryaki Sözleri'' adı altında kitaplaştırdığı yaklaşık 1800 tane sözün üçte birinde gördüğüm altı çizilmeye değer sözleri paylaştım. Geri kalan kısımdaki değerli sözleri de ilerleyen günlerde paylaşacağım.

1) Boş mide haykırır derler, biz de ilave edelim. Dolu ağızların sesi çıkmaz.

2) Dünya çok çabuk döndüğü için rengi belirsizdir.

3) Fenalığımızı kendimiz suiistimal ederiz, iyiliğimizi başkaları suiistimal ederler.

4) Aşkın en büyük mucizesi kendi varlığına hepimizi inandırmasıdır.

5) Karga ne kadar adını değiştirse sesinden tanınır.

6) XIV. Louis: ''Devlet benim!'' dermiş. Diyebilsek hangimiz demezdik?

7) İçinde yaşadığı zamanı beğenmemek aczin en şâyi şeklidir.

8) Hayat hiç şüphe yok ki bir komedyadır. Fakat içinde çoğumuz ağlarız.

9) Tarihe insan her istediğini söyletebilir mademki ölüler itiraz edemezler.

10) Tesadüfün yükselttiği adamlar hakikaten yüksek adamlardan daha yüksek görünürler.

11) Sürüden ayrılanı sürü sevmez.

12) Biraz araştırırsanız elmas da kömürdür.

13) Gariptir, yükü çeken manda ses çıkarmaz da kağnı inler.

14) Altın törpü ile eğelenemeyecek pençe yoktur.

15) Doğruyu söylemek değil anlatmak güçtür.

16) Edebiyat sarayında dikkat ettim en çok sesi çıkanlar darüssade ağaları(kızlar ağaları).

17) Dimdik ve dosdoğru yürü, hiç olmazsa boyundan kısa görünmezsin.

18) Suiistimale müsait olmayan kanun yoktur, eğer tatbik edeceklerde suiistimal iştihası varsa kanun değişmekle suiistimalin ancak şekli değişir.

19) En ağır angarya: Faydasızlığından emin olduğun işi vazife namına ifa etmek.

20) Tarih biraz kadın ruhludur. Büyük vakaların çoğunu el altından karanlıkta hazırlar.

21) Çok kere muhatabımızı dinlerken neyi izhar (gösterme) değil, neyi izmar (ört-bas) etmek istediğini düşünürüz. 

22) Her şeye gülmek delilik, hiçbir şeye gülmemek de akılsızlıktır.

23) İneği istihkar edenler (hakir görenler) alelekser pastırmayı çok sevenlerdir.

24) Parasız kalmamak istiyorsan ihsandan (bağıştan) değil ikrazdan (borçtan) çekin.

25) Aşk yolunun garip yokuşları ve inişleri vardır: Çıkarken baş döner, inerken gönül bulanır.

26) En acınacak mahluk kaplumbağalarla beraber yürümeye mecbur olan küheylandır.

27) Köhne fikirler paslanmış çivilere benzer. Söküp atmak çok güçtür.

28) Koyunlarını korumak isteyen çiftçi ağılın kokusunu kurda duyurmaz.

29) Eşeği mektep müdürü yapan dersanelerin ahıra döndüğünden şikayet etmemelidir.

30) Hasetlerin en zehirlisi midenin hasedidir.

31) Enbiyanın bulunmadığı yerde evliya bolluğu görülür.

32) Tembelin iki meşhur bahanesi: ''Param yok!'' , ''Vaktim yok!''

33) Mektepte okuduğumuzu hayatta öğreniriz.

34) Balıklar şüphesiz: ''Kainat mâyidir.'' derler. Bizim malumatımız da belki o kadar nisbidir.

35) Herkesi tenvir etmek isteyen muallimler mum gibi erimeye razı olmalıdırlar.

36) Aşkın en tatlı parçaları başındaki ümit ile sonundaki hatıralardır.

37) Sâyede yaşayanlar güneşi göremezler.

38) Gençlik çabuk geçer derler. Malesef ilave edeyim ki ihtiyarlık da öyledir.

39) Aslan yelesinde kehle (bit) aranmaz.

40) Hakikat güneşini örten bulutların en kesifi menfaattir.

41) Hakkı kuvvetlendiremeyenlerdir ki kuvvete hak derler.

42) Meşe gölgesinde filizlenen yosunlardan çoğu kendisini meşe fidanı sanır.

43) İnşallah eken maşallah biçer.

44) Aktörlerle farkımız: Onlar komedyayı bile bile oynarlar.

45) Ölüm fikri hayat safhalarını ne güzel tahdid eder: Çocuklukta anlamayız, gençlikte inanmayız, orta yaşta o bize görünür, ihtiyarlıkta biz ona bağlanırız.

46) Ramazanda oruç tutmayan bayramın tadını duyamaz. 

47) Güneşte oturan ışıktan yılmaz.

48) İlaâhire (vesaire) sözünü pek severim, hafızamın ayıbı örttüğü için. 

49) Son Avrupa seyahatimden şu kanaatle döndüm: Harb-i Umumi makineden başka medeniyet eseri bırakmamış!

50) Tam bîtaraflık (tarafsızlık) insan harcı değildir.

51) Bir serzeniş ne kadar haklı ise muhataba o derecede kaba görünür.

52) Her zenginlik düşman yaratır. Fikir zenginliği hepsinden ziyade.

53) Ummadığımız ağızlardan çıkınca hakikat deli saçması gibi görünür.

54) Kendi cehlini (cahilliğini) örtbas etmek için en müessir çare başkalarının cehlinden yüksek sesle şikayet etmektir.
  

13 Ocak 2017 Cuma

Video Hakem Uygulaması

  Video Hakem Uygulaması, FIFA tarafından futbolda hakemlerin kararlarından kaynaklanan tartışmalı pozisyonları en aza indirmek için geliştirilmiş bir sistemdir. Bu sistemde tartışmalı herhangi bir pozisyon anında, ekran karşısında hazırda bekleyen birkaç adet görevli hakem, ekrandan pozisyonun tekrarını izleyerek pozisyon hakkındaki görüşünü hakeme iletir ve hakem de bu kararı uygular.

  Şu ana kadar pek çok maçta denenen ve FIFA 2018 Dünya Kupası'nda kullanılacağı açıklanan sistemin özü bu şekilde olmasına ve uzaktan bakıldığında pek çok fayda getirebilecekmiş gibi görünmesine rağmen birtakım yorumlara da açıktır. Öncelikle sistem yalnızca gol, penaltı veya kırmızı kart gibi önemli ve maçın kaderine direkt olarak etkileyebilecek bir hakem kararında uygulanabiliyor. Yani orta sahadaki basit bir faul için takımlar video hakeme başvuramıyor. Bu sebepten ötürü maç içerisinde video hakem kullanımından kaynaklı olarak pek fazla bir zaman kaybı yaşanması mümkün değil. 

  Öte yandan çoğu insanın en büyük eğlencesi olan futbola son yıllarda pek çok yenilik eklendi. Bu yenilikler şüphesiz futbol dediğimiz oyunu daha eğlenceli hale getirmek ve daha izlenebilir kılmak adına yapılıyor fakat benim de içlerine dahil olduğum pek çok insan futbolu hayatla bağdaştırmakta, futbolu hayat gibi görmekte. Haksız da değiliz, bizim takımımız son saniye golü yerken hangimiz kendi kişisel hayatında bir saniyeyle herhangi bir otobüs kaçırmadı? Veya işler kötü giderken karşı takıma çıkan bir kırmızı kart gibi, bir yerlerden elimize para geçmedi? Tıpkı hayatta olduğu gibi futbolun içerisinde de; bireysellik, toplumsallık, hırs, rekabet, psikoloji yönetimi, adalet, baskı, sevinç, hüzün vb. gibi birçok düşünceyi ve duyguyu görmemiz mümkün. Bu noktadan hareketle hayatımızda örneği olmayan bu son derece kusursuz video hakem uygulaması tek eğlencemiz futbolu daha tatsız kılmaz mı? Atıyorum, 1966'da video hakem veya son birkaç yıldır uygulanan gol çizgisi teknolojisi olsaydı İngiltere-Almanya finali bu kadar tarihe geçebilir miydi? Ya da üzerinden yarım asır geçmesine rağmen hala futbol üzerine yapılan sohbetlerde bahsi geçer miydi? Ülkemizden bir örnek verirsek bugün bile açığa kavuşamamış bir konu olan Şifo Mehmet'in pozisyonunun yaşandığı sırada gol çizgisi veya video hakem olsaydı, futbol üzerine konuşulacak, tartışılacak, yazılacak veya eleştirilecek elle tutulur ne kalırdı? 

  Tamamıyla kusursuz işleyen bir mekanizma olursa ki bu futbol dediğimiz oyunun tadı tuzu olan ve hayatımızdaki adalet mekanizmasına tekabül eden hakemlerin yerini alırsa biz futbolseverlerin de üzerine tartışabileceği, eleştirebileceği veyahut üzülebileceği bir nokta olmayacaktır. Biz millet olarak komplo teorileri yaratmayı ve onların üzerine düşünmeyi severiz. Video hakem olursa ve bir maçta hiçbir tartışmalı karar alınmazsa biz neyin altını eşeleyeceğiz? Ha dersiniz ki maçını izle geç illa bir şeyler paylaşmak mı gerekiyor. Şüphesiz ki evet. Ben dünya üzerinde başka bir organizasyon bilmiyorum ki dünyadaki hemen her milletten insanların gecesini gündüzüne katıp izlediği veya bir Kenyalı ile bir Kosta Rikalı gibi tamamen farklı iki kültürden insanın, aynı ortamda aynı ortak dil ile bir aktivitede yer alsın. Bana kalırsa Dünya Kupası organizasyonlarının en mühim özelliği farklı kültürlerden insanları bir araya getirerek, onların iletişime girmesini sağlamasıdır. Bu özelliğinin de futbola giren teknoloji ile birlikte elinden alınması an meselesidir. Çünkü üzerine tartışılabilecek bir konu olmazsa, paylaşılacak bir düşünce de olmaz. 

  Hakem kararlarının bazı senelerde çok etkili olduğu veya bir takımın şampiyonluğu sadece bir hakem kararıyla kaybettiğini hepimiz görmüşüzdür. Ben hayatı çift yönlü yaşamayı seven birisi olarak, futboldaki negatif yanlar hayatımızdaki kadar acımasız olmadığından, futbolun da çift yönlüsünü severim. Her sene tuttuğum takım şampiyon olsa veya oynadığı her maçı kazansa futbol benim için anlamını kaybeder. Çünkü bir başarıya sevinebilmek için muhakkak bir başarısızlığa üzülmüş olmak gerekir. Bu yüzden bazı futbol turnuvalarında arada sırada sürprizler yapıp kendilerinden beklenmeyecek işler yapan takımlara karşı her zaman bir sempatim olmuştur. Bu takımlar da  genellikle (her zaman değil) yanlış hakem kararlarıyla başarılı olurlar. Video hakem uygulaması bunu öldürecektir. Video hakem uygulaması güçsüz takımın değil, güçlünün işine yarar bir uygulamadır. Güçlü takımın tek hakim olamadığı nokta olan hakemin varlığı sıfırlanmakta ve güçsüz takımların güçlü takımlar karşısında yapabilecekleri sürpriz ihtimali sıfıra inmektedir. Geçtiğimiz yaz oynanan Copa America (2016)'da Brezilya ''skandal'' bir hakem kararıyla grup aşamalarında elendi. Skandal bir hakem kararı diyorum çünkü medyada böyle lanse edildi, beni ise bu hakem kararı fazlasıyla keyiflendirdi, çünkü ben futbolun bu yönünü seviyorum. Adaletsiz olup güçsüzün de başarılı olabilmesine ihtimal yaratmasını seviyorum. 32 takımlı turnuvada herkesin kafadan 2 tane finalist adayı söyleyebileceği bir ortamda hangimiz o turnuvadan zevk alabiliriz?

  Sonuç olarak Video Hakem Uygulaması, futboldaki adaletsizlikleri en aza indirecek olsa da bu adaletsizliklerden yararlanarak sürprizler yapıp bizi şaşırtan takımların olma ihtimalini sıfırlayacaktır. Üstüne, futbolun gerçekçiliğini bitirecektir. İlk görüşte penaltı olup olmadığı veya kırmızı kart olup olmadığı konusunda bir karara varamadığımız pozisyonlarda, kafamızın anında  hakeme dönüşündeki heyecanımız ve bilinçsizliğimiz kaybolup gidecektir. En önemlisi de statlarda hakeme yönelik eleştiri mahiyetindeki tezahüratlar bitecek, belkide futbolun ruhu ölecektir. Futboldaki adaletsizlik, futboldan keyif alınan noktadır. Onu gidermeye çalışmakla futbola olan ilgi artmaz, azalır. 




  

4 Ocak 2017 Çarşamba

Namık Kemal ve Osmanlıcılık

  Osmanlıcılık düşünce akımı, Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılda ortaya çıkan, Osmanlı'da yaşayan ve Osmanlı Devleti vatandaşı olan her bireyi; milletine, diline veya dinine bakılmaksızın eşit kabul eden bir akımdır.

  Dünya üzerinde birçok milleti etkileyen, çok uluslu imparatorlukların çöküşünü hızlandıran, ulus devleti anlayışını üstün kılan olay 1789 yılında gerçekleşen Fransız İhtilali'dir. Fransız İhtilali ile birlikte farklı etnik kökene sahip bütün milletler ister istemez bir bağımsızlık arayışına girişmişlerdir. 18. yüzyılda içerisinde Yunan, Rum, Makedon, Bulgar, Türk gibi değişik etnik kökenden milletleri bir arada bulunduran Osmanlı Devleti bu durumdan olumsuz etkilenmiştir. Zira Osmanlı Devleti içerisinde barınan çoğu millet, milliyetçilik düşüncesine kapılmıştır. Bununla beraber, Osmanlı Devleti'nde bağımsızlık ve milliyetçilik düşüncesine en geç kapılan milletlerden birisi Türk Milletidir. Osmanlı Devleti başta olmak üzere çoğu Osmanlı Devleti aydınları da ilk olarak Türk milliyetçiliğinden ziyade Osmanlıcılık düşüncesini benimseyip, imparatorluğu bir arada ve ayakta tutmaya çabalamıştır.

  Osmanlıcılığın ilk temsilcilerinden olan Osmanlı Devleti padişahı II. Mahmut, ''Ben halkımdan müslüman olanını camide, hristiyan olanını kilisede, musevi olanını sinagogda görmek isterim.'' deyip Osmanlı İmparatorluğu'nu bütün uluslarıyla bir arada tutmaya çalışmıştır. Bu çaba o dönemin şartları içerisinde değerlendirildiğinde haklı görülmekle beraber, ortak etnik kökenden gelmeyen insanlarla bir ''Osmanlı Milleti'' yaratmaya çalışmak yersiz bir çaba olmuştur.

  19. yüzyıl Osmanlı aydını, vatan şairi Namık Kemal, Osmanlıcılık fikrinin en büyük destekçisidir. Onun eserlerinde -sanılanın aksine- savunulan Osmanlı milliyetçiliğidir. Bu düşünceleriyle birçok kesimi etkilemiş, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e de rehber olmuştur.
  Namık Kemal'in ünlü şiirlerinden olan Hürriyet Kasidesi, büyük bir vatan sevgisi ve milliyetçilik anlayışı ile yazılmıştır. Bir beyitinde;
''Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten''
diyen Namık Kemal, Osmanlı soyunu yüceltmekte ve övmektedir. Bu beyitten hareketle ondaki vatan aşkını ve sevgisini en derin şekliyle görmekte ve anlamaktayız.

  Keza sahnelenen ilk Türk tiyatrosu olma özelliği taşıyan ve sahnelenmeye başlanmasından yasaklanana kadar geçen sürede yüzlerce kez sahnelenen ''Vatan Yahut Silistre'' adlı yapıtında Namık Kemal, Silistre Kalesi'nin düşmana karşı nasıl savunulduğunu anlatmaktadır. Eserde başkahraman olarak yer alan İslam Bey, vatani değerlerini her şeyden üstün tutmakta ve vatanı için tehlikeye atılmaktan çekinmemektedir. O dönemde yazılan yapıtların okuyucuyu eğitmek için yazıldığı düşünülürse, Namık Kemal'in okuyucuya ve izleyiciye vermek istediği mesaj açıktır. Kaldı ki bu mesaj gerek o dönemin  okuyucu ve izleyicileri, gerekse ilerleyen dönemlerin okuyucu ve izleyicileri tarafından tam manasıyla anlaşılmıştır.

  Namık Kemal'in bir diğer yapıtı, ilk tarihi roman olma özelliği taşıyan ''Cezmi''de ise Türk-İran savaşlarında yer alan, vatanına milletine son derece bağlı, şiir yazan bir genci görmekteyiz. Eserlerindeki bu tarz örnekler Namık Kemal'deki vatan sevgisini bize göstermekte ve vatanımıza karşı sorumluluklarımızı iyice kavratmaktadır. Namık Kemal eserleri aracılığıyla insanlara kendisinde olan vatan sevgisini haykırmıştır. Vatandan kasıt ise Osmanlı Devleti'dir. Bu bağlamda Namık Kemal'in eserlerine bakarak, Fransız İhtilali'nin 19. yüzyıl Osmanlı aydınına ''Osmanlı Milliyetçiliği'' olarak yansıdığı kanısını çıkartabiliriz. 

  Son olarak, Türk Milliyetçiliği'nin fikir babası görülen Ziya Gökalp gibi, Osmanlıcılığın da en büyük temsilcisi Namık Kemal'dir. Fikirleriyle birçok nesle vatan, millet aşkını aktarmıştır. Atatürk dahi kendisinden etkilenmiş, ve Milli Mücadele fitilini Namık Kemal'deki gibi son derece yüce vatani duygularla ateşlemiştir. Namık Kemal'in fikirlerinin Milli Mücadele'ye olan katkısını Atatürk şu sözleriyle özetlemiştir:
''Vatanın kurtuluşu ve istiklâli için ölmeyi bugünkü nesle Namık Kemal öğretti. Harbiye senelerinde siyaset fikirleri baş gösterdi. Namık Kemal’den gelen sesin büyüsüne kapılmıştık. Bu ses ruhumuzu şimşek gibi sarsıyor, bu ses şimdiye dek okuduğum şiirlerdeki hiçbir sese benzemiyordu. Namık Kemal’in yiğit sesi, önümde bambaşka bir ufkun açılmasına yol açıyordu.”




Kusura Bakmayın Beyler, Bizim Sevdiğimiz Game of Thrones Bu Değildi

UYARI: Bu yazı dizinin 7.sezon 6.bölüme kadar olan kısımlarıyla ilgili ciddi spoiler içermektedir. Biz Game of Thrones'in ger...